23 Ekim 2011'de Van'da deprem oldu. Haberi görünce kanı donan tek ben mi varım? Deprem sanki yanı başında olmuş gibi yaşayan. 7.2'yi duyunca gözleri dolan.. Caddeden arabalar hızlı geçtiğinde avize sallanınca çığlık atan ben, haberleri izlerken tir titredim. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığım depremlerin etkisini halen atamamış olmanın sebebi midir, yoksa gerçekten vicdanımın acısı mıdır? Onu bilemiyorum halen. Gölcük depremindeki uğultu halen kulaklarımda. Neyse konu bu değildi.
Sosyal medya da abuk subuk çıkan haberleri okurken yeterince sinirleniyor insan. Sosyal mecralarla resmen yapışık yaşayanların aklına her geleni, tutarlı tutarsız yazması daha da üzüyor. Bu nasıl bir düşünce tarzıdır ben çözemiyorum. Okudukça dehşete kapılıyorum. 15 yaşındaki çocukların "gebersinler" yazması yeterince ürkütücüyken 30'luk gençlerin de aşağı kalmadığını görmek daha da ürkütücü. Ayrımcılık daha beşikteyken şırıngalanan bir olgu mu?
Hastalıklı düşünce sahibi insanları
gördükçe insanlığından utanan tek ben mi varım acaba?, demekten kendimi
alamıyorum. Bazıları yeri gelince Müslümanım diyerek mahalle baskısı oluşturur,
bazılarının seçim zamanı yırtınıp iktidar yaptığı parti şimdilerde ayrımcılığın
dibine vurmuştur, bazılarının vicdanı üç kuruş etmez, bazılarının ise evde
sıcak yemek yerken boğazı düğüm düğüm olur.. Van'da ki bebekle İstanbul'da ki
bebek arasındaki fark nedir? Doğum yeri mi, saç rengi mi, kaşı mı, gözü mü?!..
Herkesi bir tutup " ohh iyi oldu" tarzından cümleler serpiştirenlerin
akıl sağlığından şüphe ediyorum. "Sen sen ol kimseyi ayırma, kayırma"
diyerek beni büyüten Anneme de şu noktada tapıyorum!..