zarifsanatevi.com

Aralık 29, 2011

Takıntılıyım. Şöyle bir dur bak bana

Kolları bağlayıp oturunca kısmetimin kapandığına inanırım akabinde hemen kollarımı özgür bırakırım. Kara kedi görünce uğursuzluk olmasın diye bir tur olduğum yerde dönerim. Tek yanağımdan öpülünce diğer yanağımı zorla öptürürüm, dul kalmayayım diye. Yastığımın sağını öpüp uykuya dalarım lakin öpmeden uyuduysam illa uyanır yastığımı öper uyurum. Sabah da aynı uygulamayı yaparım. Biri hakkında kötü bir şey düşünürsem kendi kendime kızarım ve kendimden özür dilerim. Hin bakışlı insanlar beni korkutur, pek yakınımda tutman.. Beni eleştirenleri severim lakin itin poposuna sokanı da tepeme çıkarmam.. Ekmeğin sadece baş kısmını yerim. Karşımda kaşınan biri varsa bende başlarım kaşınmaya. Tabağımda hep bir lokma kalır, onu da yersem dünyaları yemiş gibi hissederim.. Bir şarkıya takılıp üst üste 500 kere dinleyebilirim sonrasında bir daha dinlemem. Ters dönmüş ayakkabıyı hemen düzeltirim ki kimse ölmesin. Merdiven altından geçmem. Dolunayda evrene mesaj yollayıp dilek tutarım. Ayna olan odada uyuyamam. Kahvaltıda yumurta varsa diğerlerini es geçip önce yumurtamı bitiririm. Kitaplarımı dizerken renk sırasına göre ayırırım. 

Takıntılıyım sanırım! Bu yıl bazılarından vazgeçmek istiyorum!*

Aralık 27, 2011

Hesaplaşmak

Bu sene en çok susmayı öğrendim. Cümleler arka arkaya sıralandı. Önceleri kendimi anlattım. Olmadı. Olduramadım.. Kendimden şüphe edecek kadar sessizleştim.. Sesimi yuttum. Her susuşum bir kayboluş görüldü. (Zaten kazanılacak bir şey yoktu ki.) Anlatmak yorucuydu. Dinlemeyi seçtim. Çok dinledim.. Büyüyorum belki ondandır, dedim. 

Halen susuyorum. 
Ve sustukça kelimeler boyut değiştiriyor... 



#Kendimle hesaplaşmak değildi bu. Sadece sesimi özledim.#

Aralık 18, 2011

Ben desem ki

Benim için planlar yapma..
Anı yaşat bana.
Kalk yerinden..
Sesimi duymak, beni anlamak için çıldır..

Lütfen.

Aralık 03, 2011

Hayat

"Neymiş hayatın anlamı?"
Buruk bir gülümseme belirmişti dudaklarında.
"Öyle bir şey yok... Dinlerin, ideolojilerin söylediği gibi genel bir anlamı yok hayatın. Bence o anlamı ancak insan kendisi yaratabilir."

Edit: Kitapta tek bu cümleyi sevdim. (İstanbul Hatırası /Ahmet Ümit/syf 259)


Ekim 26, 2011

Van'da ki bebekle İstanbul'da ki bebek arasındaki fark nedir?

23 Ekim 2011'de Van'da deprem oldu. Haberi görünce kanı donan tek ben mi varım? Deprem sanki yanı başında olmuş gibi yaşayan. 7.2'yi duyunca gözleri dolan.. Caddeden arabalar hızlı geçtiğinde avize sallanınca çığlık atan ben, haberleri izlerken tir titredim. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığım depremlerin etkisini halen atamamış olmanın sebebi midir, yoksa gerçekten vicdanımın acısı mıdır? Onu bilemiyorum halen. Gölcük depremindeki uğultu halen kulaklarımda. Neyse konu bu değildi. 

Sosyal medya da abuk subuk çıkan haberleri okurken yeterince sinirleniyor insan. Sosyal mecralarla resmen yapışık yaşayanların aklına her geleni, tutarlı tutarsız yazması daha da üzüyor. Bu nasıl bir düşünce tarzıdır ben çözemiyorum. Okudukça dehşete kapılıyorum. 15 yaşındaki çocukların "gebersinler" yazması yeterince ürkütücüyken 30'luk gençlerin de aşağı kalmadığını görmek daha da ürkütücü. Ayrımcılık daha beşikteyken şırıngalanan bir olgu mu? 

Hastalıklı düşünce sahibi insanları gördükçe insanlığından utanan tek ben mi varım acaba?, demekten kendimi alamıyorum. Bazıları yeri gelince Müslümanım diyerek mahalle baskısı oluşturur, bazılarının seçim zamanı yırtınıp iktidar yaptığı parti şimdilerde ayrımcılığın dibine vurmuştur, bazılarının vicdanı üç kuruş etmez, bazılarının ise evde sıcak yemek yerken boğazı düğüm düğüm olur.. Van'da ki bebekle İstanbul'da ki bebek arasındaki fark nedir? Doğum yeri mi, saç rengi mi, kaşı mı, gözü mü?!.. Herkesi bir tutup " ohh iyi oldu" tarzından cümleler serpiştirenlerin akıl sağlığından şüphe ediyorum. "Sen sen ol kimseyi ayırma, kayırma" diyerek beni büyüten Anneme de  şu noktada tapıyorum!..

Ekim 15, 2011

Biz misafire kurtlu elma ikram ederiz.


Biraz önce kurtlu elma yiyeyim, dedim. Filme o kadar dalmışım ki kurttan eser yok şu anda. Organik sebze meyve yerim genelde ama bu kadarını da bazen mide kaldırmıyor. Kurt ya da kurtlar midemde fazla oyalanmayın lütfen!..

Organik tüketim kervanına biz katılalı yıllar oldu. Aslında ben kendimi bildim bileli evde organik ürünler tüketiyoruz. Yazın yaz ürünleri kışın kış ürünleri tüketiyoruz. Acayip sağlıklı bir aileyiz. Ki bu işte, kurtlu elma yediğimde “Aaa kurtu da yemişim.” repliğinin olabildiğince doğal dökülmesini sağlamaktadır. Annem konu olunca anlatabilecek hikayelerin sonu yoktur. Anneler genelde komik hikayelerin baş kahramanıdır. En azından benim annem. Neyse.. Kurtlu elma yemek bizim için doğal ama başkaları için garipti her zaman. Arkadaşlarım okulda kurtlu elma yediğimde, fukara gözüyle baktılar bana hep. Anlatmaya çalıştım ama anlamadılar. Çok büyük bir travmaydı. Ahh anne!

Evimize gelen misafire annemim tipik soruları:

  • Kurtlu mu, kurtsuz mu elma istersiniz? (Kurtlu, organik olan elma.)
  • Dünkü çayı mı, bugünkü çayı mı istersiniz? (Kaçak çaya annem dünkü çay der.)
  • Bayat ekmek mi, taze ekmek mi istesiniz? (Taze ekmeğe göre bayat ekmeğin daha sağlıklı olduğunu düşünür. Evet genelde taze ekmek alırız her gün lakin ertesi gün yeriz onu da!..)
  • Dağ kekiği mi, market kekiği mi istersiniz? (Yazın dağdan kendi toplar kekiği. İşte o da organiktir.)
Bu böyle devam eder. Merak edenlere dip not misali: Annemle babam organik tarım yapıyorlar.

Ekim 2011

Ekim 12, 2011

Yağmur kesildiğinde annemin süper güçleri olduğuna inanmıştım..


Ben hayallerle büyüyenlerdenim. 5 yaşındayken annem gibi olmak isterdim(sanırım).. Onun her şeyi değiştirebileceğine inanırdım. Çok yağan yağmuru durdurmasını istediğimde benim için gökyüzüne bakıp “Yatcaz kalkcaz sabah yağmur bitmiş olacak” demişti. Yağmur kesildiğinde annemin süper güçleri olduğuna inanmıştım. İlkokula başladığımda bu inancım kaybolmadı lakin annelerin yağmuru durdurma gücünün olmadığını öğrendim. İlkokulda öğretmenim gibi olmak isterdim. Büyüyünce ne olacaksın, diye soranlara öğretmen cevabını bu yüzden vermişimdir. Münevver öğretmene buradan selamlarımı yollarım. Zaman akıp geçti ortaokula başladım. “Evet, benim zamanımda ortaokul vardı!.” Ortaokulda dünyayı daha farklı algılamaya başladım. Ufak not defterime kısa öyküler yazıyordum. Taa ki Türkçe öğretmenimin, senden yazar olmaz deyişine kadar. “Ne gariptir ki 8. sınıfta İstanbul’da ki öykü yarışmasında dereceye girdim.” Umudumu kaybetmedim lakin yazmaktan vazgeçtim. Dinlemeyi o zamanlar önemsemeye başladım sanırım. Lise dönemimde ideallerim değişti. Fark etmeye başladım. Büyük abim kahramanım olmaya başladı. Onun gibi olmak için çabaladım genelde. Olamadım, olduramadım. Hangisi daha iyi halen karar veremiyorum. Büyüyünce ne olacaksın soruları, hangi bölümü istiyorsun sorularına dönüşmeye başladı. Biraz asiydim, annemin saçlarımı pembeye boyattığımdaki yüz ifadesi dün gibi aklımda. Ona inat piercing taktığımdaki hali gibi. Denemeden bilemez insan, derdi hep. Buna uymasa da!. Üniversitede hiç istemediğim bir bölüm okudum. Turizmle ilgili olan dersler benim için zamanın akmadığı anlardı. Saate bakmaktan ders dinleyemediğim de olmuştur. Şu anda benim yaşımdakilerin en büyük hayalleri genelde klişelerden beslenirken. Ben hep farklı olmak istedim. Ben hep bir şeyler olmak istedim. Oldum. Yapmak istedim. Yaptım. -İnsanlar olmaz- dedi, -ben olur- dedim. Oldu. Şansıma hep inandım. Hayallerime hep inandım. Kendime hep inandım. Dünyayı değiştirebilecek bir şeyler yapmak istedim. Yapamadım. Ama bir gün yapacağım. Ufacık bir şey olsa da.. Küçük abim her zaman şanlı p.çsin, der. (Küçükken en büyük düşmanımken şimdi en iyi dostumdur.) Anneme göre şansımı kendim yaratıyor muşum. Babama göre, asla vazgeçmediğim içinmiş. Uyurken hayallerimi yastığıma koyup uyandığımda orada bırakanlardan olmamaya çalıştım hep. Bunları neden mi yazıyorum? Ben insanları sorgulamadım hiç. Oldukları gibi aldım hayatıma. Değiştirmeye çalışmadım. Hayatım boyunca herkesin eşit olduğuna inandım ve halen inanmaktayım. Mümkünse insanlarda beni sorgulamasın. Şunu demek çok mu zor: “Yaptıysa bir bildiği vardır.”



Ekim 2011

Eylül 30, 2011

Bi! Arabesk

“Bu arabesk film sahnesi değil.
Olsa fena da olmazdı hani..”

Bağırsam..
Gider misin?

Lütfen.

Ekim 2011 

Saç-ma


Kocaman çığlık atsam atsam
Geçse zaman..
Oh mis gibi!

*Bu saçma cümlelerden şarkı üretemem, şahane yazılar yazamam, kendimi hiç anlatamam..
Belki de..
Sadece çığlık atsam?
Yetse..
Bitse..

Lay
Çatı katı yazıları
haziran 2010

Eylül 29, 2011

Özümsemem lazım ben beni..


Cümlelerimi minimum tutmayı öğrenmeye başlıyorum. Çoğunlukla anlatma çabam yerini anlasınlara bırakmaya başladı. Sakince sıçramak bana göre değil. Heyy! Sen öyle bakma. Ben koşamam bile ama çok güzel yürürüm. Gerçekten, ayaklarım yere sürtünmez hiç, içe doğru da basmam.. Sanırım ayakkabılarım bu yüzden meydan okuyor bana.. Neyse yörüngeden şaşmamak lazım. Ben buyumlardan sıyrılmaya başlarken.. Okurken sıkılıyorsan burada bırakmalısın. Daha ne kadar sıkıcı olabilirim bilmiyorum.. Ahh ben eskiden.. Yok yok halen neşeliyim. Hergün hayallerime göz kırpıyorum. İnanmayı bırakmıyorum ama inandırmayı yavaştan sallamaya başladım. Mesela hesaplamadan yürümüyorum. Şimdi efendim paldır küldür yürümek yorar insanı. Kıyafetin üstünde eğrelti durur falan. Bak bunu sevmem. İnsan her sabah giyindiği kendini, güzel taşımalı. Taşıyamıyorsa evde bırakmalı. Zıplamaya gelince. Zıplayıp benden uzun olabilirsin ama kısa süreliğine.. Hımm topuklu ayakkabı, diye bir şey var ama.. Koşarbilirsin hızlıca ben kaplumbağa olurum. Zamanında kaplumbağa terbiyecisiydim (Makbule, bilen bilir). Sabrım ondan sanırım.. Bu kadar yeter sanırım. Kelime tasarrufunu da düşünmem lazım yakında.. Halen okuyorsanız. Bir kaplumbağa beslemelisiniz. Burayı okumuyorsanız zaten tavşana kapılmışsınızdır.. 

İyi geceler efendim.

2011 Yaz yaz yaz..

Mayıs 05, 2011

Bu seneki Hıdırellez dileğim

Metrobüse en son binen teyze kadar şanslı olmak istiyorum.
p.s.: Bana da yer versinler. Ne olur ki!? 

Mayıs 2011

Şubat 25, 2011

10 Tane Minik Hobby

Hayat önümüze kavramlar koyar.. Doğduğumuz andan beri şekiller yüzler sesler.. Hepsine anlamlar yüklemeye çalışırız.. Sonra büyümeye başlarız.. Bu sefer hayat “Ben kimim?” sorusunu sordurur sana, fark etmeden.. Onunla oyalanırız. Siyahlara bürünürüz. Saçları boyatırız. Zinciler.. Yok olmadı renk lazım, deriz. Rengarenk oluruz. (Bu Sertab Erener’in “Rengarenk”i tadın da olmaz hiç.) Birkaç başarısız denemeden sonra yavaş yavaş oturur, o ben kimim sorusu. O zaman deriz ki “Ben ne olmalıyım?”. Bunun için de aşağı yukarı 5 sene harcarız. (ki genelde istenilen kıvama ulaşılamaz.) O lanet okunan evren bizi yine sınar.. Biraz kıvama geliriz. Alt üst eder her şeyi. Baştan başlarız.. Bu böyle devam eder. Bazılarımız sıyrılır bazılarımız sıyırır. “Ben hangisiyim” diyorum bu sefer de.. Sıyrılan mı? Sıyıran mı?..

Edit: Annem Hobby almış. Tadına bakınca insan bir sorguluyor kendini..

Şubat 2011
Lay

Şubat 18, 2011

Abisi tarafından hor görülmüş kardeşlere ithafen

Yaşanabilecek en güzel abi kadeş anılarını bünyemde barındırmaktan o kadar mesudum ki. İlk eziklik hallerimi pek hatırlamamakla birlikte bir sürü anılarım var. Evet hepsi süper değil. Hatta haince!! Lakin abiler seviliyor işte..

Mesela ilk okula başladığım yıl abilerim ( 2 adet) beni öyle safça yakalayıp bir güzel eğlenmişlerdir. Diyalog aynen şöyle:

Büyük abi: Kızım bak okul sakat yer. Sakın o çantayı suluğu beslenmeyi yanından eksik etme.
Kız kardeş: Hıı? Nasıl yani?
Küçük abi: Çanta sırtında suluk beslenme boynunda asılı dolaşacaksın. Derste bile çalarlar.
Kız kardeş: Çalarlar mı? Peki.. (Umutsuzca inanır.)
Büyük abi: İçten içe güler. (Hainceydi biraz o gülüş sanırım..)

okul açılır---------

Öğretmen: Kızım çantanı çıkarsana sığamıyorsunuz sıraya.
Kız kardeş: Ihh ıhh. Olmaz çalarlar.

Tenefüsler----------

Sınıf arkadaşları: Lay hadi gel oyuna ip atlayacağız.
Kız kardeş: Çantayla atlamaya çalışır.
Sınıf arkadaşları: (Topluca) Gülerler.

Sanırım 1 ay falan sürdü bu böyle.. Bu arada abimler tenefüs aralarında beni izleyip gülme krizlerine giriyormuşlar!!..

1 ay sonra------

Öğretmen: Kızım annen yarın okula gelsin.
Kız kardeş: Peki.

Ertesi gün--------

Öğretmen: Kızınız biraz sorunlu galiba.
Anne: Nasıl yani?
Öğretmen: 1 aydır çantayla yapışık yaşıyor.lavaboya bile öyle gidiyor. Psikoloğa götürün isterseniz.
Anne: Ben ilgileneceğim(Şaşkın bir ifadeyle ayrılır okuldan).

Akşam ev------

Anne: Eşek sıpaları bu kızı neden kandırıyorsunuz!?
Abiler: Ahh uh yapma!.. (sesleri)

-------

Hayat garip dediler. Bir bisküvi ye.. Yedim.. Tatlıydı..

18.02.2011